Orhan Veli’yi Bryant Park’a götürdüğüm yıl 2021

Cengizhan Çelik
8 min readDec 23, 2021

--

“Hiçbir yararı olmayacağını bile bile insan kalmanın çok önemli olduğunu düşünüyorsan, onları yendin demektir.”

Ocak ayının ilk günleriydi. Bir akşamüstü Amerika’dan haberler geliyordu. Seçimi kaybeden Trump yanlılarının Amerikan Kongresi’ni bastıkları tweetleri düşüyordu zaman tünelime

O akşam Üsküdar’daki evimden olayları anbean takip edip tweetler attım. Bu geceden tam 4 ay sonra Trump yanlılarının bastığı kongre önünden bir video çekeceğimi bilmeden

İşte hayat böyle belirsizliklerle dolu bir şey. İyisiyle, kötüsüyle…

Ama asıl hikayem bu değil

Öncesinde sizi bir yere götürmek istiyorum. Bu şehrin en çok sevdiğim mekanına. Alzheimer olsam bile bu şehirde unutmayacağım tek mekana; Ara Cafe’ye

17 Ocak’ta şöyle bir tweet atmışım

https://twitter.com/cengizhancelik/status/1350782350666444801

Pandemi bitmemişti, maskeleri çıkarmamıştık ama ben o masaya defalarca oturmuştum. Neler yazmadım ki o masada…

‘Oğuz Atay’ın odasında yazdığım dosyayı Ara Güler’in masasından gazeteye yolluyor olmam da bu sevdaya dahil olmalı’ diyerek yazdığım yazılar bile oldu o masada. Bir de yazamadıklarım vardı. Ama o masa orada duruyor. ‘Masada da masaymış ha’ diyorum her defasında üzerinde yaşanılan onlarca hikayeyi düşünerek

O masa canlı tanığıdır sahiden de ; ‘Hayalini kurmazsak gerçekleştiremeyiz’ cümlesinin

Anlatacağım hikaye bu değil

Orhan Veli’yi Braynt Park’a götüren ve benim hayatımı kökten değiştiren fikir bu tweetteki fikirdi. Ama ona geçmeden önce 2021'in neden çok özel bir yıl dolduğuyla ilgili küçük bir detayı da sizinle paylaşmak istiyorum

21 Ocak günü belki de 2021’in en önemli 3 önemli gününden biriydi. Çünkü 15 yaşlarındaki Cengizhan’ın kurduğu bir hayal gerçek olmak üzereydi.

Sina doğduğunda şunu tweetlemiştim;

‘Sinemayla olan ilişkimi beni az çok tanıyanlar bilir..

Çocukken Star Wars izleyecekken; ‘’Yıllar sonra oğlumla başlarım bu seriye’’ dedim ve seriden bir film bile izlemedim..

Şimdi de Sina’nın büyümesini bekliyorum

The force is strong with this one bebeğim ;)’’

Ve sonrasında yaşananlar.

Size bu hikayeyi anlatmak istemiyorum

Anlatacağım hikaye yol hikayesi…

Yolun bizi nasıl başkalaştırdığının hikayesi

‘Önümüzde hayat… Her gün bir başka uykuya yatıp bir başka rüya göreceğiz’

‘Yoldan Çıkan Yazarlar’ ismiyle bir mini belgesel çekmek için yollara düşmüştüm

Yoldan çıkan yazarlar demişken sunumda aynen şöyle bir cümle vardıve geriye doğru bakınca kelimelerin kaderlerimizi nasıl şekillendirdiğine bir kez daha tanıklık ediyorum

Sunum şu cümleyle başlıyordu;

Evimi bıraktım ve yoldan çıkan yazarların evlerine gidecektim

Emily Dickinson
Mark Twain
John Steinback
Maya Angelou
Walt Whitman
J.D Salinger
F. Scott Fitzgerald
Ernest Hemingway gibi isimlerin evlerine gidecektim

Tek bir yazar evine bile gidememiştim. Bu proje için doğru yer doğru zaman değildi. Kendimi yola atmıştım bu projeyi gerçekleştirecek bütçem olmadan

Ve New York sokaklarındaydım!

‘Ama Orhan Veli’yi Bryant Park’a götürdüm bu da güzel bir hikayeydi’

Asıl hikaye buydu be! Sevgili Haluk Oral’ın yazdığı o muhteşem kitabın içinde sadece cümleler, belgeler, mektuplar yoktu. Bizzat Orhan Veli o kitaptaydı ve benimle birlikte binmişti İstanbul New York uçağına, 44C koltuğundaydık birlikte. Bir an olsun yanımdan ayrılmadı. Hayatımın en özel ilkbaharında hep yanımdaydı. Harika yemekleri de birlikte yedik, muhteşem yolculuklara da birlikte çıktık. Hele bir Washington yolcuğu vardı ki…

Ancak yazmama neden olan hikaye tam olarak bu değil

Orhan Veli işsizdir. Karnı acıkmıştır ve parası yoktur. Bir bankta oturmuş, oturmuş da türküye benzeyen bir öykü tutturmuştur. Öyküde neler yoktur ki, Mayonezli Levrek, Amerikalı işçiler, Teksaslı mühendisler, Pamuk adında bir kedi, Ethem bey, Erdoğan, Robinson, Ahmet Haşim ve daha kimler kimlerle bu öyküdeydi.

Orhan Veli’nin bu öyküyü bir parkta cebinde üç kuruş olmadan yazdığı iddia edilir. Ben Orhan Veli’yi aldım bu sefer kilometrelerce ötedeki bir bankta oturtum.

Hem de ilk defa bir şiir yazdım adı da Paterson’du. Okurunu arıyor hala. Bir umut bulacak.

New Jersey’de kalıyor New York’da sokaklarda amaçsızca dolaşıyordum 2021 ilkbaharında

Sina’nın doğum gününü de kilometrece uzaktan Batman ve Joker’le birlikte kutlamıştık

Yağmurlu Cliffside Park sabahlarında benim de gözlerim dolu dolu oluyordu bilinmezliğe. Ben de o anlarda içimdeki şeytanlara zülfikarlala saldırıyordum

Ama 2021'in en unutulmaz anı neydi diye soracak olursanız tartışmasız bu anı derdim;

Uzun uzun Amerika’da geçen günlerimi anlatacak halim yok ama şu iki fotoğrafla east coast hikayelerimi sonlandırabilirim

Biri Washington diğeri Philadelphia’da çekilen bu iki fotoğraf harika zamanların muhteşem iki anısı olarak hatırlanacak zihinlerde

Öyle işte sevgili okur Orhan Veli’yi Bryant Park’a götürdüğüm yıl 2021'in hikayesiydi ama daha aylardan Mayıs’tı

2021 burada bitmeyecekti elbette! Mayıs 12 west coast hikayelerinin başladığı tarihti. New York’dan Los Angeles’a uçuş biletim ise aylar sonra Üsküdar’da evde bakın hangi kitabın içinden çıkacaktı

Los Angeles günlerimi uzun uzun anlatmak yerine bir aile albümü havasında fotoğraflara bakarak hatırlamak istiyorum

(Zaten LA’de başıma gelen o tuhaf hikayenin önemli bir kısmını da burada yazmıştım)

Aniden geldiğim gibi aniden döndüm hoşçakal Pasifik 👋 diyerek

Uzun bir yola çıkmadan hemen önce bavulları eksiksiz hazırlama ferahlığı yollara düşen, yollarda hikaye toplayan, yolun oğlu/kızı olanların çok iyi bildiği bir duyguydu ve ne yöne gidersen git çıktığın her yolculuğu içine doğru bir seyahat olarak düşün. Kendi içine yolculuk eden kişi sonunda Arz-ı dolaşırdı

Artık eve dönmüştüm.

Evde beni bu şekilde yollayan Sina’yla şu pozu vermiştik

Mart 2021 — Temmuz 2021

Sonrası malum

Tamam, tamam artık yazının kontrolden çıktığının da farkında olarak anlatmam gerkenlere gelelim ama öncesinde küçük bir detay var o da;

Ben bu öyküyü Los Angeles’da Orhan Veli'nin öyküsü sanarak okumuştum halbuki William Saroyan'ın öyküsüymüş ve Orhan Veli çevirmiş

Los Angeles'da farkında olmadan Bitlis'li William Saroyan'ın öyküsünü okumuş olduğumu Kuzguncuk'ta fark etmiştim

Öyküler, yazılar demişken 2021 senesi mesleki anlamda da en önemli yılım oldu denebilir. İleride zamanın ne göstereceğini bilmiyoruz elbette ancak 13 yıllık gazetecilik kariyerimin en özel yazılarını Amerika dönüşü başkalaşan Cengizhan olarak yazdım

Sadık Şendil dosyası
Oğuz Atay’ın evinde Tutunamayan mimarın hikayesi
Topluma yabancılaşmanın edebiyat tarihindeki izleri
Orhan Kemal’in oğlu anlatıyor: ‘Babamın kayıp senaryoları’
Tutunamayan bir kitabın basılma serüveni

Dediğim gibi 2021 benim için masal gibi bir yıldı. Öyle harika mutluluklar yaşadığım için değil. Zaten yaşadığım her mutluluğun devamında bir hegel diyalektiği gibi keder de peşimden geldi. Ama her mihnet kabülümdü yeter ki gün eksilmesin penceremden

Anlatmak istediğim şeyin ne olduğunun bir öneminin olmadığı yerdeyiz sanırım ama yine de anlatmak istiyorum

Ben aslında anlatmak istiyorum. Anlaşılıp, anlaşılmamak umurumda değil. Anlatmalıyım ben.
Zaten bunun için yazıyorum ben okurunu arayan yazıları, öyküleri ve haberleri…

Bir de arada bunu yaptım ki tamamiyle kendim için

Kötü edebiyat terbiyesi alanlar derneği iftiharla sunar

-Bir başka tondan Orhan Veli şiirleri albümü ‘İşim gücüm budur benim’-

Evet asıl mesele tam olarak buydu

2021 senesinin benim için ne muhteşem geçtiği

Bir sürü şey olduğu, anlattıklarım ve anlatamadıklarım. Gördüklerim ve kaçırdıklarım. Duyduklarım ve kulaklarımı kapattıklarım. Konuştuklarım ve içime içime söylendiklerim

Yazıyı şu şekilde bitirmek istiyorum.

Yazının başında dediğim gibi

İşte hayat böyle belirsizliklerle dolu bir şey. İyisiyle, kötüsüyle…

Ama asıl hikayem bu değil

Hikayem ne mi?

E onu da o kadar yazdık ya! Şiirlerde, öykülerde, haberlerde, tweetlerde!

2021 için son söz Sezen’den

Acılarım oldu herkes gibi elbet
Herkese kısmet olmayan sevinçlerim
Unutulmayı da göze aldım, evet
Hayat sana teşekkür ederim

Ve unutmadan;

Kolay değil kendin olmak

Yazıyı günlüğümden bir tweetle bitiriyorum

--

--