Korkularınla yaşamak korktuğun şeyden daha korkunç!

Cengizhan Çelik
3 min readMay 10, 2022

Eskilerin çok sık kullandığı ‘şüyuu vukuundan beterdir’ deyişini çok severim. Mealen; gerçek olmayan bir işin dilden dile dolaşması, gerçek olmasından daha kötü, daha zararlıdır anlamında söylenir.

Stefan Zweig’ın Korku novellasını okuduğum günden bu yana yukarıdaki söz öbeğini ‘ Korkularınla yaşamak korktuğun şeyden daha korkunç’ olarak çevirdim. Çünkü ihtiyacımız olan şey bu

Zweig’ın proxy karakterler inşaa ederek var ettiği dünyalarda dolaşanlar bilirler ki yazar aslında okuduğunuz eselerinde ilk anladığınız şeyi yazmak istemedi hiçbir zaman. Ne Satranç’ta, ne Amok Koşucusu’nda ne de Olağanüstü bir gece hikayesinde

Zweig’ın yazdıklarının arka planındaki gerçekliği bilmek, idrak etmek ve hakikatlerle yüzleşmek istiyorsanız Dünün Dünyası: Bir Avrupalının Anıları isimli kitabı okumalısınız. Bu eser Birleşik Avrupa düşü kuran bir filozof yazarın Rio’da otel odasındaki intiharına giden yolu tüm çıplaklığıyla yine yazarın ağzından aktarıyor. Hem de bunu öyle çarpıcı bir şekilde yapıyor ki, evinden kaçarken yanına notlarını bile alamadan sadece zihninde kalan parçaları birleştirerek yazmasıyla var ediyor Avusturyalı yazar

Zweig’ın Dünün Dünyası iki cihan harbi gören Avrupa’nın bu sürece nasıl gittiğini de anlatıyor hem de günümüze korkunç şekilde benzeyen çılgınlıklarla

Biz dönelim Zweig’in Korku hikayesine.Hikayenin alt metninde Zweig korku ikliminde mantığımızın nasıl körleştiğini, gözümüzün önünde tüm çıplaklığıyla duran gerçekleri dahi görmekten uzaklaştığımızı, manipülasyonlara, yalanlara ve en kötüsü de başkasına zararlar verme pahasına tehlikeye nasıl savrulduğumuzu anlatır.

Düşünsenize gerçekleştiğinde sizi etkileyecek bir şeyi gerçekleşmeden korkuyorsunuz. Sürekli o ihtimalin varlığı sizin korkunuz halini alıyor. Sonra hatalar zinciri başlıyor. Artık siz rasyonel bir zeminde değil, irrasyonel bir zemindesiniz. Yanlış kararlar alıyor, mutlu eden yalanları gerçeğe tercih ediyorsunuz. Ve dönüşü olmayan yola öyle bir giriyorsunuz ki artık geri de dönemiyorsunuz. Öyle bir an geliyor ki geri dönmeyi ve bu hatalar zincirinin en başına dönüp korktuğunuz şeyi yaşamayı bile isteyecek kadar uzaklaştığınızı hissediyorsunuz

Bunu edebiyatla anlatmaya çalışıyorum ama bilimsel ve tıbbı anlamda da bu böyle

Bir çok sağlık probleminin temelinde gerçeklerle yüzleşmek yerine korkularla yaşamak yatıyor. Size bunlar içerisinde en bilinen ve an az konuşulanı anlatmak istiyorum

Vajinusmus!

Ülkemizde her 10 kadından birisinin sorunu olan vajinusmus genel anlamda kadınlardaki istem dışı kasılmalar nedeni ile cinsel ilişkinin hiç gerçekleşememesi

Ve bu hastalığın tek tedavi yöntemi var! Aslında gerçek olmayan zihinsel kurgu ürünü olan ‘Cinsel birleşme korkusu’ denen illüzyonu yenmek!

Türkiye’de ve dünyada boşanma nedenleri arasında ilk sırada olan bu psikolojik kuruntuyu yenemeyen milyonlarca aile parçalanıyor!

Bu kuruntuyu yenen insanlar sonralarında bu sıkıntı yüzünden kaybolan yıllarına o kadar çok hayıflanıyorlar ki!

Uzman değilim, bilmediğim bir konu hakkında uzun uzun şeyler söylemeyi de hiç sevmem. Ama korkuyu yazarken bu örnekten daha çarpıcısını bulabileceğimi sanmıyorum

Biz konumuza dönecek olursak;

Bugün var olan tüm mantık dışı gelişmenin temelinde bir korku yatıyor ve ben bundan ziyadesiyle sıkıldım. Bireyde, ailede, toplumda ve devletin tüm kademelerinde ve hatta en tepesinde!

Bu noktada bahsettiğim şeyi somutlaştıracak onlarca örnek yazarım size fakat onları her gün Twitter’da, haber sitelerinde, televizyon ve gazetelerde görüyorsunuz

Korkunun birey üzerindeki hakimiyetini anlatmaya çalıştım ama ya toplumlar?

İnsanlık tarihinin en büyük korku unsuru olan Nazi’lerin Avrupa’da adım adım büyümesinin temelinde yatan korkuyu bir araştırın isterseniz

Hitler’in kariyeri ve Reichstag Yangını arasındaki ilişkiyi okuduğunuzda korku ikliminde mantığımızın nasıl körleştiğini, gözümüzün önünde tüm çıplaklığıyla duran gerçekleri dahi görmekten nasıl uzaklaştığımızı, manipülasyonlara, yalanlara ve en kötüsü de başkasına zararlar verme pahasına tehlikeye nasıl savrulduğumuzu çok iyi anlayacaksınız.

Ve üzülerek söylüyorum ki Reichstag Yangını sadece Nazi Almanya’sında denenmiş bir metot değildi! Yakın ve uzak coğrafyalarda, hatta güzel ve yalnız ülkemizde de çok acı hikayelerle benzerlerini yaşadık.

Sıkışan otokratik liderlerin Bayrak altında toplanma etkisi aradığı her yerde küçük ya da büyük bir Reichstag Yangını görülmüştür

Korkmaktan vazgeçin ! Bu çok zor olsa da yapın bunu.

Yazıyı Zweig’la başlattık onunla bitirelim

Çünkü yazar haklı;

‘ … ruhunu geniş tutmasını erken öğrenebilmiş kişi, sonraları bütün dünyayı içine sığdırabilir’’

*Bu yazı ilk olarak Uyar Edebiyat Dergi’de yayınlanmıştır

--

--