Gazeteciliği öldürenleri herkes biliyor ancak kimse konuşamıyor! Ben de!

Cengizhan Çelik
4 min readJan 13, 2020

--

Birinci olasılığı seçmiş olsaydım vicdanım rahat olacaktı ama sonrası?

Herkes bir yerinden politize oldu çıktı bu ülkede

İş insanından sporcusuna, müzisyeninden edebiyatçısına, çiftçisinden ev kadınına kadar herkes içinde bir öfke ile politize olmuş durumda

Herkes en ufak bir haksızlık karşısında reaksiyon gösterir oldu

Sessiz çığlıklar artık daha görünür oldu

Bu yazıyı yazma nedenim ben de bu politize olma durumunun bir parçası haline geldim.

Tarihe not düşme şeklinde kullandığım Medium hesabımda bir siyaset yazısı yazmak gibi düşüncem hiç olmamıştı.

Daha çok edebiyat, sinema, gazetecilik gibi alanlarda yazı yazma motivasyonum vardı

Ancak yukarıda da bahsettiğim gibi herkesin politize olduğu bir ülke gerçekliğinde ben de genç bir gazeteci olarak dibine kadar politize olmuş durumdayım

Çünkü meseleğim adeta türü tehlikede olan bir kuş naifliğinde günümüzde

Çünkü 12 yıldır gazetecilik yapıyorum ama son 2 yılda gördüklerim karşısında öfkeden delirmemek elde değil

Sesiz çığlıkların yerini nerdeyse mide bulantıları almış durumda

Başkasının adına utanma seviyelerimiz mesleki anlamda Allahuekber dağlarını aşmak üzere

Özetle mesleğimiz, yani gazetecilik büyük bir tehlike altında

Ve bu tehlikenin nedeni de siyaseti vesyet etmek isteyen bir odağın bunun yolunun medyadan geçtiğini fark etmesiyle ve son 10 yıldır ilmek ilmek örerek bir medya tiranlığı yaratmalarıyla oldu

Şimdi bu yazıyı yazarken önümde kişisel tarihim açısından çok önemli bir kritik kavşaktayım bu paragraf itibariyle

Ya yazıya devam ederken isim isim, köşe köşe, gazete gazete, yazı işleri yazı işleri ve medya komiserleri şeklinde isimler vererek mahkeme köşelerinde sürünmeyi göze alacağım ve belki de ‘Silivri soğuktur şimdi’ otokontrolünü ensemde hissedeceğim

Ya da isim vermeyeceğim ama küçük metaforlarla en azından derdimi anlatmaya çalışacağım

3.5 yaşındaki oğlumla geçirdiğim zamanları düşünerek ikinci yolu tercih edeceğim gibi duruyor çünkü mahkemelerle ne yazık ki bu medya tiranlığını kuranlar arasında müthiş bir ilişki de söz konusu

Yıl 2020 ! Belki de bu yazıyı 2030 yılında okurken keşke 1. yolu seçseydim diye hayıflanabilmem de olasılık dahlinde çünkü o zaman bilirim ki herkes açık açık bu isimleri anıyor olacak

Günümüzde olmadı mu bu durum?

Ben 19 yaşındayken daha cesurmuşum onu fark ediyorum

Çünkü 2007 yılında ‘Badem Bıyık Cumhuriyeti’ne septik bir bakış açısı’ diyerek FETÖ ve iktidarın en güçlü dönemlerinde ağlak imam ve avanesi hakkında yazabiliyormuşum isim vererek

Konumuza dönecek olursak

Elinde silah olan askerin vesayetini gördü bu ülke

Elinde para olan iş insanlarının demokrasi üzerindeki vesayetini de gördü bu gözler

Ellerinde gücü bulunduran her kesmin yargıyı ele geçirerek özgürlüğü bir sopa — havuç ilişkisi şeklinde kurgulayarak master planlarını inşaa etmeye giriştiklerini gördük.

Günümüzde başta siyaseti vesayet altına alarak bir odağın fikrini ülkenin tamamının düşüncesi gibi yansıtmanın aracı bu sefer medya !

Çünkü gerçeklikle ilişkilerin koptuğu bir zaman diliminden geçerken insanlar inandıkları yalanları, canlarını acıtan gerçeklere tercih ediyorlar

Çünkü insanlar Post-Truth olarak anılan dönemde aslında bu yalanların ayrılmaz bir unsuru olarak aslında bu sürecin bir parçalarılar

Çünkü demagog liderlerlerle aralarında ilişki menfaat ilişkisini çoktan aşmış durumda

Özetle bu vesayet medya üzerinden inşaa edilen bie vesayet

Çok değiller ama en güçlüye en yakınlar

Çok değiller ama sesleri en çok çıkanlar

Söyledikleri yalanlara inanan kitlerler var ve yalanları yüzlerine vuranları çok kolay terörize ediyorlar

Hem de aynı pilavlara kaşık atmışken bu sofralara hiç oturmayan insanlara!

İlişki ağları birbirleriyle öyle iç içe ki omertaya benzeyen yeminleri var

Sorsan omerta yeminini bilmeyecek insanlar adeta bu yemini yaşıyorlar

Çünkü birini feda ederlerse çorap söküğü gibi diğerlerinin de suçları ortalığa dökülecek

Bu korku ve endişe yüzünden gözleri de hiç bir şey görmüyor

Bu korku ve endişe yüzünden insan hakları, vicdan hak getire onlarda!

Bu korku yüzünden sadece kendi inandıkları ve hatta iman ettikleri sözde davaları var!

İçleri boşalan cüzdanlarını şişiren davaları!

Korudukları şey ikballeri, geçmişindeki kirli suların ortaya çıkmaması!

Milletle ilişkileri kalmamış vaziytette

İsim vermiyorum ama köşeleri var, gazeteleri ve televizyonları var

Sosyal medyada fake hesapları var, tematik profiller üzerinden ucuz toplum mühendisliği deniyorlar

Bakanlara çok yakınlar, İktidara çok yakınlar, yargının içinde hatta çekirdeğindeki isimlere çok yakınlar

Tıpkı zamanın paralel yapısı gibi hem de

Hukukun gücünü değil gücün hukuku için yazıyorlar, konuşuyorlar

Varılık sebepleri bu düzeni korumak

Akademide yükseliş hikayeleri bile birbirine çok benzer

Normal dönemlerde asla olamayacakları yerlere olağanüstü dönemlerde gelmiş bu isimler

Ve bir tanesinin yalanını yüzüne vurduğunuzda ses hemen başka yerlerden gelebiliyor çünkü diyorum ya omerta misali yeminleri var

Ancak sessizlik değil bunların omertası

Bunların omertası yalanlar, sesli iftiralar, yüksek tondan tartışmalar!

Çünkü biliyorlar ki yalan günümüzde geçer akçe!

Çünkü biliyorlar ki kitleleri mahallelere ayırıp, saflara bölünce, ötekileştirince saflarını sıklaştırabiliyorlar

O nedenle ekranlara çıkacak isimleri de tayin ediyorlar

O isimlere programlar esnasında whatsapp üzerinden mesajlar atıp sufleler veriyorlar.

Özetle ;

Mesleğimin 12. yılında endişeliyim

Tıpkı bir güvercin endişesi yaşayan ve canını yaktıkları bu ülkenin aydını gibi endişeliyim hem de

Endişem dediğim gibi mesleğimin adeta türü tehlikede olan bir kuş naifliğinde olmasıyla ilgili

Gazetecilik korunma altına alınmalı !

Çünkü vicdanlı, hakkı savunan ve karşısındaki güce eğilmeyen, bükülmeyen genç gazetecilere ilham olacak isimler birer ikişer kayboluyor

Sırf bu nedenle 32.Gün arşivi izlediğimizde ya da Birand’ın Milliyet’te attığı manşetleri görünce bunları nasıl olabilmiş diyoruz

Çünkü soru soran batılı meslektaşlarımızı görünce içimizden ‘neler oluyor yahu bu da nesi’ diyerek sanki flaş yemiş japon balığı gibi kalıyoruz

Ben bu yazıda ikinci yolu seçtim

Hiçbir isim vermeden

Adres göstermeden

İmada bulunmadan bir vesayet odağından bahsettim

Bu bahsettiğim isimler belli

Köşeleri belli

Ve bu isimlerin medyayı bir silaha dönüştürüp nasıl siyasi vesayet oluşturdukları da belli!

Tehlikede olan sadece medya değil!

Toplumumuz, yarınımız da tehlikede!

Gazeteciliği korumak biraz da yarınımızı korumak adına önemli

Hepimize düşen görevler var

En çok da fikri hür, vicdanı hür gazetecilere !

--

--

No responses yet