Erdoğan’ı kurtarmak!
Recep Tayyip Erdoğan!
Bu isim öyle bir isim ki, aynı anda bir ülkenin yarısı sorgusuz sualsiz seviyor, hatta eleştirilmez, eleştirilmesi teklif dahi edilemez bir zırhla örüyorlar etrafını (ki en büyük zararını yine Erdoğan görüyor)
Ülkenin bir diğer yarısı da zaman zaman nefrete varan bir kızgınlıkla, öfkeyle bakıyor kendisine
Arada makul bir şekilde bir siyasi olduğunu, insan olduğunu, 13. Cumhurbaşkanı olduğunu ve 14 ya da 15. Cumhurbaşkanı olmayacağını ve tarihin sayfalarında yer alacak bir fani olduğu gerçeğini görenler var ama bu çok az
Demek istediğim şey şu ki sevin sevmeyin ama ortada bir gerçek var ki Recep Tayyip Erdoğan Cumhuriyet tarihinde Mustafa Kemal Atatürk sonrası en çok konuşulacak, tartışılacak lider olarak yer alacak tarih sahnesinde
Günahları da, sevapları da peşinden gelecek. Ne bir gram günahını silebilecek, ne bir gram faydasını sevmeyenler yok sayabilecek
Bu isim öyle ya da böyle bu ülkenin çeyrek asrına büyük bir iz bırakmış bir siyasetçi
Şimdi durup duruken neden böyle bir yazı yazdığımı açıklayarak başlayayım
Yazmak dediğimiz şey zamana bir iz bırakmaktan başka ne ki
Sait Faik gibi yazmasam deli falan olacağım da yok aslında
Oysa Sait öyle mi;
“Söz vermişti kendi kendine: yazı bile yazmayacaktı. Yazı yazmak da bir hırstan başka neydi? Burada namuslu insanlar arasında sakin ölümü bekleyecekti. Hırs, hiddet nesine gerekti? Yapamadı.
Koştu tütüncüye, kalem kâğıt aldı. Oturdu. Adanın tenha yollarında gezerken canı sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebinde taşıdığı çakısını çıkardı. Kalemi yonttu. Yonttuktan sonra tuttu öptü. Sait yazmasa deli olacaktı.”
Ben öyle değilim
Bir Cumartesi akşamı izlenecek bir film öncesi düşündüğüm şeyleri yazı aracılığıyla bir iz olarak düşürme teşebbüsü sadece benimkisi
Hatta çok absürt bir an geldi bu yazıyı yazma fikri
Uzun yürüyüşlerde KFC Zinger Burger yemeye bayılırım ben.
Öyle bir gün dedim ki bu ülkede Sina’nın geleceğini siyasal iklimden nasıl koruyabiliriz.
Erdoğan’ın kurtulması lazım dedim o an
Ama kimden
Şimdi çıkıp ‘Sen Cumhurbaşkanımıza ne demek istiyorsun’ diyenler olabilir ama samimi sölüyorum Erdoğan’ı kurtarmak lazım
Kimden mi?
Önce Erdoğan’ı tanımak lazım öfkeden ve şuursuz sevgiden arınarak
Düşünsenize bir Erdoğan var ki AB ile ilişkiler kuran, Kophenhag Kriterlerinin yerini Ankara kriterleri koyar yolumza öyle devam ederiz diyen, ben bu yola kellemi koydum diyerek siyasi risklerden çok daha fazlasını alarak çözüm sürecini başlatan, sessiz bir devrimi öyle ya da böyle gerçekleştiren, askeri vesayeti sonlandıran ancak dengede duramayarak bir başka vesayet çabasına da dur diyemeyen bir Erdoğan’dan bahsediyoruz
Kurtulacağı şey mikro milliyetçi bir politik sıkışmşılıktan, bizzat ailesini tehdit eden ‘Senden sonra hesap zamanı’ baskısından. Dış poltikada ‘Günahlarını biliyoruz’ tehdidinden Erdoğan’ı bu milletin her bir ferdi el atıp kurtarması gerekiyor
Son tahlilde bu milllete yaptıklarının bir kar — zarar analizini yapıp el uzatmak gerekiyor.
Bu el uzatmak demek seçimde oy vermek falan değil sakın yanlış anlaşılmasın
Erdoğan’ı demokratik olarak ittiğinizde, sıkıştırdığınızda, millet olarak onu bir ülkenin gerçekliği dışında ele aldğınızda ortaya yine bu milletin evlatlarının canını çok yakan havadisler başımıza geliyor
17–25 Aralık sürecinde muhalefet bloğu zamanında FETÖ’cülerle ortak siyaset argümanları geliştirmemiş olsaydı (Hem de bugünün Cumhur ittifakındakiler bile) belki de 15 Temmuz yaşanmadan bu hainlerle hesaplaşabilirdik.
Suçlar varsa da o suçlarla da Meclis komisyonları üzerinden temizlenebilirdik
Yapamadık!
Erdoğan’ı kuratarmak demek onu sevmek değil!
Ona destek çıkmak deği!
Oy vermek falan asla değil.
Demokratik düzene davet etmek demek.
Zorla değil güzellikle.
Yardımcı olarak!
Erdoğan’ı kurtarmak son tahlilde
Onu radikallarle baş başa bırakmamak demek
Onu akılsız danışmanların çemberine almaması demek
Erdoğan’ı bu ülke gerçeklerinden kopartmamak demek
Muhalefetiyle, iktidarıyla onu partili değil tarafsız bir Cumhurbaşkanı olarak görme teşebbüsü demek
Çünkü bu keskin ayrılığın tabana yansımasında yaşanan acılar bu ülke gençliğinin hayatlarını çalıyor. Çocuklarına bir gelecek kaybettiriyor
Bu yazıyı yazmak bir risk aslında
Mahallelere ayrılmış bir toplumda durun yahu siz kardeşsiniz demek iki mahalleden de dayak yemeyi göze almak demektir.
Ama dediğim gibi yazıyı yazıp biraz sonra oturup filmini izileyecek bir nihilist için çok da muhim şeyler değil
2008'de yazdığım yazı sonrasında 2020'de polise verdiğim ifadede ‘2008'de bunları bunları yazmıştım’ deme hazzını yaşamış biriyim ben
Çağa olan borcunu ödemeli insan perspektifinden, yazma eylemini böylesi değerli gördüğüm için elimde hamburgerle yürürken aklıma gelen bir düşünceyi sözden yazıya geçirme durumu sadece benimkisi
Erdoğan’ı statükodan, kredilerle sıkıştıran Mao’culardan, mikro milliyetçi vesayetten, 90'ların aktörlernden kurtarmak zamanıdır
Bunu yapmak da yine bize düşüyor. Hem de çok basit bir eylem planıyla
Üslup, kimliğidir insanın perspektifiyle
Bu ülkenin acı çeken öğrencileri, muhalifleri, gençleri haklı bir şekilde bana kızabilirler ama oğlum Sina’nın üniversite çağında işlerin çok daha berbat bir hale evrilmemesi için LGBT bireylerin insan hakkını savunan, İstiklal caddesinde girilmedik kapı bırakmayan, askeri vesayetle yüzleşen, ülkenin yönünü AB’ye çeviren Erdoğan’ı hatırlayan birisi olarak Erdoğan’ı kurtarmak gerektiğini düşünüyorum
Eski Erdoğan’ın geleceği romantizmi içinde değlim
Ama Erdoğan’ın normalleşmeden bu ülkenin normalleşmeyeceğini de görebilecek kadar realistim
Herneyse
Asıl hayat yazmaktır dedik yazdık yine
Şimdi açayım bi film de havamızı bulalım