Biz o Ermeni’yi yalnız bıraktık ya! Geleceğimize, bir arada yaşama kültürümüze ve çocuklarımıza ihanet ettik aslında
İlk olarak fotoğrafı çekiyor yani yarayı gözlemliyor Hrant Dink;
‘’Milliyetçilik ve dindarlık birbirinden ayrışıyor gibi gözükse de bu iki damar üzerinden taban bulan siyasi yapılar yüzünden bu ikisi kolaylıkla tekrar kenetlenebilir ve birbirlerinin şiddetini artırabilir diye düşünüyorum
Türkiye’de yaşadıklarımız da özetle bu…
Son zamanlarda özellikle suni olarak yaratılmaya çalışılan artan milliyetçilik var bu çok derin bir noktadan manipüle edilebiliyor.
Derin Devlet diye bir kavramdan bahsediyoruz
Bunu çok somut çok teknik çok net tanımlamalarla izah edemiyoruz ama hepimiz seziyoruz var bir şey ve arada bir su yüzüne çıkıyor.
O zaman da etraf milliyetçi kaynıyor
Dünya şartları artık o derinliğin su yüzüne çok da istediği gibi çıkamayacağı bir durum arz ediyor
Derin Devlet kendi çıkamayınca su yüzüne bu sefer toplumu kendi derinliğine çekiyor ve kendi yanında derin bir toplum yaratıyor
Benim bugün sezdiğim gittikçe derinleşen bir toplum
Bu çok tehlikeli bir şey bunu sadece Türk milliyetçileri için değil Kürtler için de söylüyorum bu ülkedeki herkes için söylüyorum’’
Ardından yaraya merhem olacak formülünü de veriyor;
‘’Benim bu çözümüm size çok romantik gelebilir ama ben artık ‘’Yaşasın Bağımsızlık’’ diye bağıran insanlardan değilim
Bunun dünyamızda başımıza gelmiş en büyük bela olduğunu düşünüyorum
Ben artık ‘’Yaşasın bağımlılık’’ diye bağırıyorum. Hepimiz birbirimize bağımlı olalım işte bu yüzden Avrupa Birliği projesine sempatiyle bakıyorum
Ama bence Türkiye’nin Avrupa Birliği macerasını yeterince sorgulamadık
Derin Devlet şunu çok iyi biliyor Avrupa Birliğine girmek esas olarak Ulus devletlerin egemenliğini bir miktar devretmesidir
Dolayısıyla şu anda yaşananlar en hafifidir
Türkiye’de bu süreci kesmek için çok daha ağır şeyler yaşanacaktır
Üyelik süreci derin devleti nasıl etkisiz hale getirir sorusunda içermektedir
Derin Devlet sadece bürokratik ya da militer bir yapı değildir…
Aynı zamanda bir zihniyettir
O zihniyeti değiştirmekte bu toplumun ne kadar demokrat olacağıyla ne kadar sivilleşeceği ile ilgili bir süreçtir’’
Hrant bu satırları yazdıktan 1 sene geçmeden beyaz beresini kafasına geçiren milliyetçi bir çocuk tarafından vurularak öldürüldü…
Herkes beyaz bereli o milliyetçi çocuğa baktı..
Gazetelerimiz Hrant’ı ölüme götüren ve bağlamından koparılan bir cümleye takıldı. ‘Türk’ten akacak olan o zehirli kan’ cümlesine…
Ama hakikat bambaşkaydı…
Hakikati anlayabilmek için Hrant’ı ve yazılarını iyi okumak lazımdı…
Özellikle de ölüme götüren sürecin katalizörü olan ‘’Sabiha Hatun’un Sırrı’’ başlıklı yazısını….
2018’in son çeyreğindeyiz…
O zaman olduğu gibi yine etraf milliyetçi kaynıyor
Milliyetçilik ve dindarlık yeniden bu ülkenin genetik kodlarını oluşturdu.
Ve yine Derin Devlet kendi çıkamayınca su yüzüne toplumu kendi derinliğine çekti ve kendi yanında derin bir toplum yarattı…
Şimdi düşününce biz o Ermeni’yi yalnız bıraktık ya geleceğimize, bir arada yaşama kültürümüze ve çocuklarımıza ihanet ettik aslında…